13 Eylül 2007 Perşembe

ÖZGÜRLÜK KİME: BAŞIMA MI, ÖRTÜYE Mİ?

ÖZGÜRLÜK KİME: BAŞIMA MI, ÖRTÜYE Mİ?


Başörtüsü özgürlüğü, başörtüsüne özgürlüktür, bireyin kendisine değil. Başörtüsü bireyin küçük bir mülküyken, bugün artık, bireyin üstünde bir güçtür. Bir tahakküm biçimi olarak başörtüsü, eskiden insanın kendisine biçtiği bir elbise iken, şimdilerde bir kutsaldır. Öyle bir kutsaldır ki o, fikir çatışmalarının nedeni, okula gidememenin sebebi veya fırkalara ayrılmanın ta kendisidir. Başörtüsü kendisi olarak, yani, bir kutsal olarak özgürlük ister; bir elbise, bir renk, bir tat olarak değil. Bazı bireyler cennete gitmek için, bazıları sadece ataları inandığı için başörtüsü takar, saçı yemeğin içine düşmesin diye takanlar olduğu gibi bazıları çölde kum fırtınasına yakalandığı için, birçoğu ise öyle olduğu için başörtüsü takar. Yani başörtüsü, insan ihtiyaçlarının bir neticesidir, kutsallığından dolayı ayırt edici değil, ayrıntı olmadığından dolayı kafaya takılacak bir mesele değildir.


Başörtüsüne karşılar ise, kendisi olmaya çalışan bireylerin, bir giysi çeşidi olarak gördüğü başlarının örtüsüne, bütünüyle karşıdır. Niye? Yoksa onların kutsalı, yani ortaklaşa hayatın tanrısı -Kamu Alanı- izin vermediği için mi? Buna mukabil bazı bireylerde başörtüsü takmanın dinin gereği olduğunda birleşirler. Niye? Dinin gereği olduğu için. Peki dinin gereği bireyin özgür iradesi değilse, nedir öyleyse? Yoksa din özgürlüğü, din için midir? Din Özgürlüğü birey için değil, Dinin Kutsalı için ise, neden o zaman birey özgürlüğü? Kim ve niçin istenir olmuştur özgürlük? Yoksa Birey için değil, Din Kutsalı adına istenir olmasın özgürlük. Nedir Peki o zaman din özgürlüğü adı altında başörtüsü? Bir kutsal ise, birey aşağılıktır. Eğer, bireyden üst bir amaç varsa, birey, o, üst amacın bir aracıdır. Bireyden üstün olan herşey, bireyin karşısındadır ve birey onun kölesidir. Yok! Eğer başörtüsü bireyin bir giysisiyse, başörtüsü bireyin bir keşfidir. Bireyin kendi eliyle yarattı bir put, nasıl olurda, bireyden daha büyük olabilir? Diyelim ki, başörtüsü bir simgedir. Peki, neyin simgesidir? Yoksa bir kutsalın mı? Yani Bireyden bir büyüklük mü? Yada Bireyin üstünde ve karşısında bir güç mü? Evet, sorun başörtüsü değildir; başörtüsüne, değerinden daha fazla saygı gösteren insan aklındadır. Sorun, ondan korkanların, ona olduğundan fazla anlam yükleyen karşıt yada taraf fikirlerin, şizofrenik mantığındadır. Bireyin meselesi asla sadece bir giysi olamaz. Bireyin meselesi, devlet ve toplum gibi iki büyük bağımlılık mekanizmasının tak-çıkar konusu haline getirdiği 'hayali-problem' sorunu ise hiç olamaz.


Başını açmayı yada kapamayı özgürlük olarak adlandırmak. Bireyin özgür iradesini meşrulaştırmaktır. Meşruluk ise, bireyin eylemlerinin nedeni veya sonucu olamaz. Eğer, öyle ise, yani özgürlük için meşruluk gerekiyorsa, özgürlük başlı başına bir hiçtir. Peki, o vakit, bu meşruluk ne içindir? Kamu için mi? Din için mi? Hoşgörü için mi? Ortak yaşam için mi? Evet hepsi içindir fakat tek bir şey için değildir: Biricik-Ben'in o an için hissettiği eylemi gerçekleştirme meselesi değildir. Meşrulaştırılmış bir kutsal-giysi olarak başörtüsü, bir emrin yada vahyin sonucunda ortaya çıkmamıştır, başörtüsü var olmayı bireyin başının örtüsü olduğu için hak etmiştir. Başörtüsü, biricik-ben'in başı olmadan var olamaz. Başörtüsü, örtü olarak, biricik-ben'in yaratısı olarak, Biricik-Ben'in mülküdür, o kadar ve bir nokta.


Başörtüsü özgürlüğü tehlikeli bir özgürlük türüdür. Başörtüsü özgürlüğü için canını dişine takan Liberaller, eğer her özgürlüğü 'Kamu Alanı Tanrısına' kabul ettirmek için vakit harcarlarsa, diğer özgürlükler için tüketilen sürenin, çabanın ve enerjinin vay haline!!! Sadece bir elbisenin birileri için kutsallığı yada birileri için paçavralığı; benim yada senin özgürlüğün değildir. Elbiseye meşruluk kazandırmak, 'kanun altında özgürlüktür', yani, başörtüsü takmak yada çıkarmak benim istediğim bir eylemden dolayı değil, kanunun belirlediği sınırlar içindir. Benim özgürlüğüm, başörtümü takıp-takmamamla alakalı değildir, benim özgürlüğüm, benden dolayı bir eylemi yerine getirirken meşruluk atfetmeden yada diğer bir kutsal güç aramadan yerine getirebilme kudretimdir. Benim özgürlüğüm; kendimden dolayıdır, benden sebep ve benim sonucumdur. Kimseden onay ve izin almadan yaptığım bir eylemi savunmak, benim biricikliğimden gelen bir arzumdur. Başkalarının beni savunması veya benim onları savunmam, benim propagandam yada onların kazancıdır, diğerlerini ilgilendiren hiç bir kısım yoktur. Onların yaşam stili, onların yaşam stilidir. Ne benim arzumun neticesinde ortaya çıkar, ne de onlar bana zorla benimsetebilir. Başörtüsü, bireyin bir aksesuarı olduğu kadar zamanın ve yerelin giysisidir, fakat beni rahatsız eden durum; bireyden gelen isteklerin, bireyin isteklerinden daha büyük amaç taşıyor olmasıdır. Yani başörtüsü takmak için özgürlük istemek, nefes almak için havaya yalvarmak gibidir. Başörtüsü takmak yada çıkarmak özgürlük meselesi değildir, eylemlerimizi komuta ettirmemek, nasıl davranmamız gerektiği hakkında bize yasaklar getirenlere ve bunu yönlendirecek bir güç uygulayanlara karşı isyan hakkımızı kullanmaktır. Sonuçta, bir giysi için yapılacak en iyi şey; kamu alanında o elbiseyi kullanmak için çaba harcamak değildir. Kamu alanından kaçarak yeni bir hayat stili sunmaktır. Böylece, kendinden bir şey olarak bir anlamı olmayan bir giysiye söylenebilecek bir dil -lisan- daha oluşmamış olsa da, biricik-ben'lere denilebilecek şey hazırdır: '-Ne haliniz varsa görün, Ne haliniz varsa yapın'...